Translate

19 Şubat 2014 Çarşamba

4. Gün - Los Angeles ( 2013 )





21 Kasım 2013 Perşembe


Güne geç bir başlangıç yaptıktan sonra bizim Türk kasiyerinde çalıştığı Hollywood bulvarının üstünde ki alışveriş merkezinde olan Starbucks’a kahvaltı yapmak üzere gittik. Sonra nedense orada yemekten vazgeçip, aynı zamanda Beverlly Hills'e de gitmek üzere bloklardan geçe geçe bizim otobüse bineceğimiz durağada yakın olan bir başka Starbucks’a geldik. Huzurlu diye geldiğimiz Starbucks’ta evsiz doluydu. Neyse siparişlerimizi verdik. Ben Protein yazan kutu kahvaltı, sütlü filtre kahve ve kurabiye satın aldım. 

Beklerken yanlışlıkla başkasının kahvesini aldım yalnız. “It’s okay” dedi kadıncağız anlayışla. Kahvelerimizi alıp tuvaletin yakınında ki dışarıya bakan taburelere oturduğumuzda yanımızda evsiz Afro Amerikan kökenli bir abla vardı. Tam neye uğradığımıza şaşırıyorduk ki kahve dükkanının önünde de zaten bir sürü evsizin olduğunu görüp yorum yapmadan oturmaya devam ettik.  Kahvaltı ederken hep önümüzden geçiyorlardı. Kahvaltımızın ardından Westfield Mall’a gidiyoruz sanarken Westside Pavilion’a gittiğimizi otobüsten indiğimde farkettim. Neyse ki sorun yoktu. Biz de bahane ile Türk bir restorantın olduğunu önceden bildiğimiz lokasyona doğru yürümeye başladık. Mekanı buldukta. İsmi Mama’s Secret

Kapıda ki menüye bakarken çorbanın fiyatını gördük. Gökhan "Ne bu çok pahalı” gibilerinden laflar ederken, ben kapıda ki, bize yardım etmek üzere bekleyen kızcağzın Türk olduğunu hemen anlamıştım ve Gökhan'a gülerek sessiz olmasını söylemiştim. Fiyatlar pahalı değildi bu arada. Böyle bir yer için gayet normaldi. Sonunda içerideydik. Girişte ki bir hanımfendi bizim Türk olduğumuzu hemen anladı. Bizde onun Türk olduğunu anladık tabi. Bizimle güzel güzel sohbet etti. Bizde o arada sipariş vermeye hazırlandık. Garson kıza " Do you speak Turkish?” sorumun ardından sipariş verme işi Türkçeye dönüşmüştü. İki tane domates çorbası sipariş etmiştik. Kadıncağız arada gelip halimizi sormayı hiç eksik etmedi. Biz de bu arada Beverly Hills'e otobüsle nasıl gideriz diye soralım dedik. Kadın o garson kızcağızı çağırdı ve kız hemen tarif ediverdi yolu. Çorbalarımızı yudumlarken biraz baharatlı olduğunu söyledik birbirimize.

Yemeğin sonunda bir kahve içelim diyen kadıncağız - bu arada kadın dükkanın sahibi çocuğun annesi idi - aşçının Meksikalı oluşunu söyledikten sonra çorbaların baharatlı olması açığa kavuşmuştu. Çorbalarımızı bitirdikten sonra kahve söyleyelim dedik kendi aramızda ve americano sipariş ettik. Kadıncağızıda çağırdık masamıza ve sohbet başladı derken dükkanın sahibi kadının oğlu geldi ama benim kahveyi masaya dökmemle bu geliş kısa bir süre gölgelendi. Sessizlik çok komikti aslında. Neyse çabuk toparlandık. Los Angelesta ki kahvaltı kültürünü, restoranta kimlerin geldiğini, işlerimizi, neden geldiğimizi, Los Angeles’ın senede sadece bir hafta soğuk oluşunu onada bizim denk gelmiş olduğumuzu konuştuk. Kartvizitlerimizi verdik birbirimize. Son olarak tuvalet ve hesap ödemenin ardından, kalkma vaktiydi buradanda. Vedalaştık. Beverlly Hills için otobüsümüzü beklemeye başladık. Otobüs geldi. Beverlly Hills’in tam girişinin bir blok aşağısında indik. Urth Cafe ünlülerin çok sık uğradığı sağlıklı içecekler satan bir kafeydi ve önce belki bir ünlüye denk geliriz umuduyla kafenin önünden geçtik.

Beverly Hills Kütüphanenin önünde fotoğraf çekildik.

Çok elit bir yer olduğunu etraftan hemen fark etmiştik. Rodeo Drive'ı gezelim dedik önce ve başladık oraya doğru ilerlemeye. Çok fazla süslü, aşırı pahalı butiklerin ve markaların olduğu sokaklardan geçiyorduk.

Çok huzurlu bir Starbucks bulmuştuk köşede. Meyve suyu içelim dedik bu sefer. Ben hindistan cevizi suyu aldım Gökhan ise şeftali suyu aldı.



İçecekler ve plan derken Starbukstan çıkmıştık. Westfield Mall’ı bir süre sonra ancak bulabilmiş onuda uzaktan görmüştüm. Önce ünlülerin evlerinin olduğu bölgeye doğru gitmeye karar verdik. Bu arada burayı zaten görmüştük ilk geldiğimizde ama gezme işine sonraya bırakmıştık. Akşam güneşide gidiyordu nerdeyse ki, Beverly Hills Otelide görüp ünlülerin evlerinin olduğu sokakları gezmeyi sonlandırdık.





Gökhan’ı yine bi bir saat önce uğradığımız Starbucks a bırakıp Westfield Mall’a girmeye gitmiştim ama hava çok karanlık, sokak ta biraz sessiz olduğundan, vazgeçip geri dönmeye karar vermiştim.


Gökhan gelmemişti benimle yorgun diye. Geri yanına döndüğümde telefonda internete giriyordu. Aldım Gökhanı Rush Hour'a tam kalmadan otobüse bindik. Bu akşama In and Out Burger ile başlayacaktık. Otobüsle buraya yakın bir yerde indik. İçerde kuyruk vardı girdiğimizde. Bizde hemen kuyruğa giriverdik. Bu arada birbirimizi bekleyerek tuvalete gitmeyide ihmal etmemiştik. Fiyatlar oldukça uygundu. Yanlış hatırlamıyorsam chessburger yemiştik.

O kadar iyidi ki. Tadı hala damağımda. Baya bir sipariş sonrası da sıra bekleyerek aldık bu arada. Yemek için dışarıdaki masalara doğru yöneldik ama taş masa ve sandalyeden de olsa gerek üşümüştük ve içeri girdik. İki klasik Amerikan tipli abinin yanına oturduk. Hayatımda yediğim en iyi burgeri yemiştim. Daha fazla yemek istesemde Gökhan böyle daha iyi olur tadını unutmassın mantığı ile daha fazla yememe izin vermemişti. Seyahatin In and Out kısmınıda bitirdikten sonra Hollywood'a geri geldik.

Şirketten aldığımımız t-shirt siparişi için Hollywood ta’ki Hard Rock Cafe’ye uğradık. T-shirtleri alıp kasaya geldiğimizde, kasada ki çalışan bize “Los Angeles’ı sevdinizmi?” diye sordu. Ben sevmiştim o belliydi zaten de, Gökhan daha tam olarak ısınamamıştı şehre. Elimizde torbalarımızla otelimize döndük. Yanlış hatırlamıyorsam CVS Pharmacy’den de bir şeyler alıp dönmüştük. Akşam için hazırlanmaya başladık yine. Ve dışarı çıktık. Bizim otelin sokağında fotoğraf çekildik ve yine Hollywood'ta idik. Oldukça şık görünüyorduk. BLOK isimli gece klübündeydik. Mekan; girişinde hemen karşınıza çıkan bir bar ile kırmızı siyah ağırlıkı ortada çok büyük olmayan bir dans pistinin hemen önünde olan dj ile loca gibi sandalye ve masaların olduğu bölümlerden oluşuyordu. İçeride ki müzik sizi öyle havaya sokuyordu ki sabahlara kadar dans edebilirdiniz ama artık sabah ki Honolulu uçuşumuz için otele dönüp uyumalıydık. Sonuçta hayatımızda gittiğimiz en uzak yere gidiyorduk. Hawaii'ye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder